25 Mayıs 2011 Çarşamba

KUR'AN NİÇİN İNDİRİLMİŞTİR?

Bu soruya ayetlerle cevap verelim...

Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.



Yunus / 57
O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
Nahl / 89
De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.
Nahl / 102





Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.İbrahim / 1
Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.

Maide / 48

(Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.Yasin / 5-6
(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik
Sad / 29
İHTİLAFLARI SONUÇLANDIRMAK İÇİN :
(2)Bakara 213.ayet :

213 İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allâh, peygamberleri, müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi; onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetmek üzere, içinde gerçekleri taşıyan Kitabı indirdi. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, kendilerine açık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlıktan ötürü o(Kitap hakkı)nda anlaşmazlığa düştü(ler). Bunun üzerine Allâh, kendi izniyle inananları, onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allâh, dilediğini doğru yola iletir.

(16) Nahl 64.ayet :
64 Biz sana Kitabı indirdik ki, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklayasın ve (o Kitap), inanan bir kavim için yol gösterici ve rahmet olsun.

(27) Neml 76.ayet :
76 Bu Kur'an, İsrâil oğullarına, kendilerinin ayrılığa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatmaktadır.



ZULMETTEN NURA ÇIKARMAK İÇİN :
(5) Maide 16.ayet :
16 Allâh, onunla rızâsına uyanları esenlik yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp dosdoğru bir yola iletir.

(14) İbrahim 1.ayet :
1 Elif lâm râ. (Bu,) Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp o güçlü ve övgüye lâyık olan(Allâh)ın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz Kitaptır.

(57) Hadid 9.ayet :
9 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açık açık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allâh, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

(65) Talak 11.ayet :
11 Yani size Allâh'ın açık açık âyetlerini okuyan bir elçi (gönderdi) ki, inanıp yararlı işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa (Allâh) onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allâh ona gerçekten güzel rızık vermiştir.



SIRAT-I MÜSTAKİME ULAŞTIRMAK İÇİN :
(5) Maide 16.ayet :
16 Allâh, onunla rızâsına uyanları esenlik yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp dosdoğru bir yola iletir.

(14) İbrahim 1.ayet :
1 Elif lâm râ. (Bu,) Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp o güçlü ve övgüye lâyık olan(Allâh)ın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz Kitaptır.

(17) İsra 9.ayet :
9 Gerçekten bu Kur'ân da en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü'minlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler.

(34) Sebe 50.ayet :
50 De ki: "Eğer saparsam, kendi zararıma sapmış olurum. Eğer yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur'ân) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakındır."

(46) Ahkaf 30.ayet :
30 "Ey kavmimiz, dediler, biz Mûsâ'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola götüren bir Kitap dinledik."



MÜ'MİNLERİN KALPLERİNİ YATIŞTIRMAK, MUTMAİNLEŞTİRMEK İÇİN :
(11) Hud 120.ayet :
120 Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbini sağlamlaştıracak her şeyi sana anlatıyoruz. Bunda da sana hak ve inananlar için bir öğüt ve ibret gelmiştir.

(13) Ra'd 28.ayet :
28 Onlar inanan ve Allâh'ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller, ancak Allâh'ı anmakla huzur bulur.

(16) Nahl 102.ayet :
102 De ki: "İnananları sağlamlaştırmak ve müslümanlara yol gösterici ve müjde olmak üzere onu, Ruhu'l-Kudüs (Cebrâil) Rabbinden gerçek (bilgi) olarak indirdi."

(22) Hacc 54.ayet :
54 Ve kendilerine ilim verilmiş olanlar da o(Kur'â)nın, Rabbinden (gelen) gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar; böylece kalbleri ona saygı duysun. Şüphesiz Allâh, inananları mutlaka doğru yola iletir.

(39) Zümer 23.ayet :
23 Allâh, sözün en güzelini, (Kur'ân'ın âyetlerini güzellikte) birbirine benzer, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allâh'ın zikrine yumuşar. İşte bu (Kitap) Allâh'ın rehberidir. Dilediğini bununla doğru yola iletir. Ama Allâh kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz.

(57) Hadid 16.ayet :
16 İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalbleri Allâh'ın Zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?



بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla...

Bu Kitap Niçin Gönderilmiştir?

"Elif, Lam, Ra. Bu Kur'an, öyle bir Kitaptır ki, insanları Rablerinin izniyle zulumattan nura, herşeye galip ve hamde layık olan Allah'ın yoluna çıkarmak için onu sana indirdik." (14/İbrahim, 1.ayet)

"O (Kur'an) sizi zulumattan nura çıkarmak için apaçık âyetler olarak kuluna (Peygamber'e) indirilmiştir." (39/Zümer, 39.ayet)

"O bir peygamber gönderdi; Allah'ın açıklayıcı ayetlerini sizlere okuyor ki iman edip salih amel işleyerek zulumattan nura çıkasınız." (65/Talâk, 11.ayet)

Bu Kitab'ın niçin gönderildiğini açıklayan birçok ayetten bazıları bunlar.
Buna göre Kitabın inzal amacının şu esaslar üzerine kurulduğu söylenebilir:

Âyetlere göre şeytanın egemenliği altına giren herhangi bir durum zulumat (karanlıklar) olarak vasıflandırılmaktadır.

Rasûller bu zulumattan nura çıkışı gerçekleştirmek (dönüşüm-değişim) için seçilmişlerdir. Kitap ve âyetler bu ihrac (çıkış)ın sağlanması için gönderilmişlerdir.

Bu çıkış, Allah'ın izniyle Kur'an ve salih amelle, yani çaba ile gerçekleşecektir.
"Zulumattan nura çıkarmak için" ifâdesi bu Kitabın niçin gönderildiğini en veciz bir şekilde açıklamaktadır.
Kur'an'a göre, aslolan toplumun karanlıklardan aydınlığa çıkmasıdır.
Faziletli toplumun inşa edilmesidir.
Bu arada fertler de bu mücâdele esnasında yetişip ahlakî faziletlerle donanacaklardır.

Zulumat, karanlıklar demektir.
Zulüm kelimesi de aynı kökten gelmektedir.
Dolayısıyla Nur kaynağından gelen aydınlığı kendine veya başkalarına engelleyip karanlıkları tercih, bir zulümdür aynı zamanda.

O yüzden;
"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir." (5/Mâide, 45.ayet).

Nur, tek olduğu halde; karanlıklar, yanlışların sayısı kadar çoktur.
Allah, yeryüzünü maddî ışık kaynağı güneşten mahrum yaratmadığı, bir an olsun mahlûkatını ışıksız bırakmadığı gibi; gönlümüzü ve yolumuzu aydınlatan nur'dan da bizi mahrum bırakmamış, elçi ve Kitap göndermiştir.
Karanlık, fıtrî(yaratılıştan) değil; arızî(sonradan oluşan)dir.
Karanlıklar, ışık kaynağıyla irtibatın kesilmesi olduğundan zalim insanın nur düşmanlığının neticesi oluşturduğu zindanlardır.
Zindan; ışıktan, nurdan uzak yaşansın diye insanın kendi eliyle ördüğü duvarlardır.
Ahiretteki cezanın sebebi, dünya hayâtını kendine ve başkalarına zindan etmektir.
İnsan, asr-ı saadetteki insanı mutlu eden kuralları değil de; zindanı, zindanları tercih ediyorsa, kendisi bilir.
Ama, başkalarına zindan hayâtı yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Saadet asrı insanının saadetine benzer bir mutluluğu, burada başlayıp orada bitmeyen mutluluğu, insana çok gören tâğutlar tarafından binâ edilmiştir zindanlar.


Peygamber Efendimize (a.s.m.) vahiy nasıl geliyordu? Vahyin iniş anında Peygamberimizin hal ve hareketleri nasıldı?

İşte bu ve diğer soruların cevabı:





Biliyorsunuz, bir zamanlar, bütün dünya insanı gibi Mekke halkı da cehaletin zifiri karanlığında, gaflet uykusuna dalmıştı. Kâbe’nin içini dışını 360 kadar cansız putla doldurmuş; o putlara tapıyor, onlardan medet umuyorlardı. İç dünyalarında şefkat, sadakat, fedakârlık gibi hiçbir erdem yoktu ve zulüm her yerde kol geziyordu. Gönlü boş, kafası boş, gece ve gündüzü boş insanlardı. Nereden geldiklerini, dünyadaki görevlerinin ne olduğunu ve nereye gideceklerini bilmeyen zavallı yığınlardı.

İşte böyle bir zamanda Cenâb-ı Hakkın rahmeti tecelli etti. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize (a.s.m.) bir Ramazan günü Hira Dağında Cebrail (a.s.) geldi ve vahiy süreci başladı. İnsanlığın büyük bir kısmı onunla aydınlandı, gaflet perdeleri yırtıldı. Her türlü put, gönül dünyalarında paramparça oldu. Büyük insanlık olan İslâmiyet’le Cennet evine girdiler. Kederleri bitti, yerine iki dünyalı bir huzur ve mutluluk geldi.

Evet, Peygamber Efendimiz Hira’daki Nur Mağarasında kulluk şerbetini doyasıya içerken, insanlığın bu kara cehaleti kendisini fevkalâde üzüyordu. Belki kurtuluş yollarını düşünüyor, dualar ediyordu. Tam o esnada Cebrail (a.s.) buyurdu ve “Oku” dedi. Titrek bir sesle, “Ben okumak bilmem” dedi Peygamber Efendimiz. Melek onu kucaklayıp takati kesilinceye kadar sıktı ve aynı tatlı sesle, “Oku!” dedi. Yine “Ben okumak bilmem.” diye cevap verdi. Melek aynı şekilde onu tepeden aşağıya tekrar sıktıktan sonra “Oku!” dedi. Üçüncü defasında “Ne okuyayım?” deyince, melek, “Yaradan olan Rabbinin adına oku…” dedi ve İkra Sûresinin ilk beş ayetini vahyetti. Efendimiz de o ayetleri tekrarladı.

Peygamber Efendimiz bu olayı şöyle anlatıyor:




“O döndü gitti. Ben uykudan uyanır gibi oldum. Sanki kalbime bir kitap yazılmıştı. Mağaradan çıkıp dağın ortasına geldiğim zaman gökten şöyle bir ses geldi:

“Yâ Muhammed, sen Allah’ın Resulüsün, ben Cebrail’im…”

Böylece Kur’ân’ın ilk beş ayeti inmiş oldu. Orada “İkra!” yani “Oku!” diyordu. “Kâinat kitabını Rabbinin adına satır satır oku! İçindeki olayları Onun adına tahlil et! Mânâlarını öğren!” buyuruyordu.

“İkra!” aynı zamanda “Topla!” mânâsına da gelir. Yani, İnsanlar Allah’ın mülkünü putlara dağıttılar. Sahte güç odaklarına taksim ettiler. Sen Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur, diyerek, “Yaradan Rabbinin adına topla”, onları Rabbine ver.

Artık 23 yıl sürecek olan vahiy süresi böylece başlamış oldu ve bu zaman zarfında Kur’ân-ı Kerim ayet ayet tamamlandı.

Ayetler ilk inmeye başladığında, Peygamber Efendimizden yakın çevresini, aşiretini uyarması isteniyordu. Sonra tebliğ dalga dalga dünyaya yayıldı.



Peygamber Efendimize (a.s.m.) vahiy nasıl geliyordu? Vahyin iniş anında Peygamberimizin hal ve hareketleri nasıldı?

Vahiy, “Cenâb-ı Hakkın Peygambere şer’î bir hükmü bildirmesidir ve onun kalbine ilkâsıdır.” şeklinde tarif edilir. Vahiy sesle olduğu gibi, sözle, işaretle, remizle ve yazıyla da olur.

Şuarâ Sûresinde “O âlemlerin Rabbinin indirmesidir, sakındırıcılardan olasın diye Ruhu’l-Emin onu senin kalbine açık bir Arapça dil ile indirmiştir.” buyuruluyor. Bu ayetten anlıyoruz ki, vahiy, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla doğrudan doğruya Peygamber Efendimizin kalbine indirilmiştir. Peygamber Efendimiz bazen onun sesini işitir, bazen de insan suretine bürünmüş vaziyette onunla görüşür, vahyi ondan alırdı.

Şurâ Sûresinde ise vahyin keyfiyeti hakkında şöyle buyruluyor: “Vahiy ile veya perde arkasından, yahut elçi gönderip ona kendi izniyle dilediği şeyi vahyetmesinden başka bir suretle Allah’ın konuşması hiçbir insana müyesser olmaz. Yüce olan Hakîm Odur.”

İmam-ı Buharî de, Hz. Aişe’den vahyin keyfiyeti hakkında şu hadis-i şerifi rivayet ediyor:

“Hâris: ‘Ya Resulallah, sana vahiy nasıl geliyor?’ diye sordu. Resulüllah da buyurdu ki: ‘Bazen bana çıngırak sesi gibi gelir ki, bana en ağır geleni de budur. Benden o hâl zâil olur olmaz Meleğin bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Bazen Melek bana bir insan olarak temessül eder. Benimle konuşur. Ben de söylediğini bellerim.’ Aişe der ki: Soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüşlüğüm vardır: Kendisinden, o hâl geçtiği vakit şakaklarından ter akardı.”

Çeşitli ayet ve hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, vahyin 6-7 mertebesi ve şekli vardır.

a. Sâdık rüya şeklinde… Peygamber Efendimiz rüyalarını bir sabah aydınlığı kadar âşikar görürdü.

b. Uyanıkken Melek görünmeksizin Peygamber Efendimizin kalbine ilka edilmesi şeklinde…

c. Meleğin bir insan suretinde temessül etmesi şeklinde…

d. Meleğin bir çan sesi gibi hitap etmesi şeklinde…

e. Meleğin asıl suretinde görünmesi şeklinde… Efendimiz Cebrail’i vahyin ilk başlangıcında ve Miraçta olmak üzere iki defa böyle görmüştü.

f. Cenâb-ı Hakkın Miraç gecesinde Peygamber Efendimize doğrudan vahyetmesi şeklinde... Beş vakit namaz ve Bakara Sûresinin son ayetleri böyle vahyolundu.

Kur’ân’ın 23 senede indirilmesiyle ve ayetlerinin iniş sebepleri neyi ifade eder?
Kur’ân, Kadir Gecesi dünya semasına toptan indirildi. Sonra oradan yirmi küsur senede Peygamberimize indirildi. Bunun hikmeti Furkân ve İsrâ Sûrelerinde şöyle anlatılıyor:

“İnkâr edenler derler ki, Kur’ân neden toptan indirilmedi? Biz ise Kur’ân’ı, kalbini sağlamlaştırmak için böyle indiririz. Ve onu sana tertil üzere okuttuk. Onların sana karşı söyledikleri bir mesel yoktur ki, biz sana Hak ile daha iyisini getirmeyelim, onu daha güzel izah ve tefsir etmeyelim?”

“Kur’ân’ı bölüm bölüm gönderdik ki, onu insanlara azar azar okuyasın. Biz onu kısım kısım indirmiş bulunuyoruz.”

Demek, ayetlerin indirilişinden maksat, onları azar azar okuyup kalbe yerleştirmek, kalbi sağlamlaştırmaktır. Nasıl ki biz, ömür boyu yenilecek yemeği bir defada yiyemeyiz. Öğün öğün, lokma lokma yeriz ve vücudumuzu ihtiyaç duydukça besleriz. Bu ayetlerden de öyle anlaşılıyor ki, onları peyderpey okumalı, kalbe yerleştire yerleştire sindirmeliyiz ve yaşantımızı onların hakikatleriyle beslemeliyiz. Herhalde Kur’ânî bir toplum inşasının metodu bu olsa gerek. İhtiyaçlara göre Kur’ân’dan ayetler alıp peyderpey hayatımızı şekillendirmeliyiz.

Ayetlerin iniş süreci içerisinde Sahabeler nasıl bir tavır sergiliyordu? Yaklaşım tarzları ve uygulamaları nasıldı?

Sahabeler, bir ayet indi mi, hemen onu ezberleyip kalplerine yerleştirme gayretine girerdi. O ayet nasıl yaşanacaksa Peygamber Efendimizden öğrenir ve yaşarlardı.

Meselâ Hz. Ömer (r.a.) bir Sahabeyle anlaşmıştı. Bir gün kendisi Peygamber Efendimizin yanında kalıyor, arkadaşı tarlaya çalışmaya gidiyor. Diğer gün kendisi tarlaya gidiyor, arkadaşı Peygamber Efendimizin yanında kalıyordu. Böylece ondan öğrendiklerini akşama birbirlerine anlatıyor, inen hiçbir ayet ve açıklamasını kaçırmamış oluyorlardı.






Kur’ân’ın indirilmesi sürecinde karşıt fikirlilerin olumlu veya olumsuz tavırları nasıldı?

Elbette büyük mücadeleler oldu. Mekke dönemindeki işkenceler, Medine dönemindeki Bedir, Uhut, Hendek savaşları bunun bir yansımasıdır. Batıl ve kötü de olsa bazı insanlar dinlerini, ahlâklarını terk etmek istemiyordu. Hikmet-i İlâhiyeyi tam olarak bilemeyiz. Ancak bu mücadele şiddetine göre belki iki yönlü sonuç verdi. Birincisi, Sahabeler, bir ekin gibi bundan beslenip büyüdü, yetişip olgunlaştı. İkincisi, insanların dikkatini çekmeye vesile oldu ve İslâm dini hızla yayıldı.




Kur’ân, mushaf haline getirilmeden önce nasıl muhafaza ediliyordu?

Kur’ân-ı Kerim gökten inen kitaplar içinde aslı korunmuş yegane Allah kitabıdır. İlk indiği şekilde nesilden nesile geçmiş, bir kelime çıkarılmadan ve bir kelime ilave edilmeden bize kadar gelmiştir.

Kur’ân âyetleri indikçe vahiy katipleri tarafından yazılırdı ve sonra ezberlenirdi. Peygamber Efendimiz vahiy kâtiplerine, “Şu âyeti, filan sûrenin, filan ayetinin yanına yazın!” diye emir buyururdu ve kâtipler de ait oldukları yerlere onları yazarlardı. Bazı sahih hadis kitapları Hz. Osman’dan şunu naklediyorlar: “Resül-i Ekrem muhtelif sûrelerden birine ait bir ayet nazil olunca vahiy kâtiplerini çağırır, ‘bu ayetleri, şu veya şu ayetleri havi olan sûreye yazın!’ derdi.” Bu yazılan ayetler Sahabelerin ellerinde dolaşır, okunup ezberlenirdi. Ancak hepsi bir arada mushaf hâlinde, bir cilt şeklinde değildi.




Kur’an mushaf haline nasıl getirildi?

Kur’ân ayetleri Hz. Ebubekir’in halifeliği zamanında bir araya toplandı ve bir cilt hâline getirildi. Sahabelerin ellerinde bulunan ayetler, sayfalar toplandı. Onları getiren sahabelerden, o ayetlerin Peygamber Efendimizin huzurunda yazıldığına dair iki şahit gösterilmesi şart koşuldu. Şahit getiremeyenlerinki kabul edilmedi. Hafızların okuduğu yazılı olmayan ayetler de kabul edilmedi. Peygamberimizin kontrolü altında yazılı olan sayfalar ve ayetler toplandı ve bir cilt hâline getirildi.

Bir rivayette şöyle geçer: “Resulüllah, Hz. Ali’ye şöyle demiştir: ‘Yâ Ali, Kur’ân, sahifelerde, ipek ve kağıtlarda yazılı olarak benim yatağımın arkasındadır. Onu oradan alın, toplayın, Yahudiler Tevrat’ı zayi ettikleri gibi siz de onu zayi etmeyin.” Hz. Ali de gidip Kur’ân’ı bir sarı beze topladı ve üzerini mühürledi.” Bunun da, Kur’ân’ın bir araya toplanmasında önemi büyüktü.

Toplama işinin başına Peygamberimizin hususi katibi olan Hz. Zeyd’i (r.a.) getirdiler. Birkaç dili okuyup yazıyordu ve aynı zamanda da vahiy kâtibiydi. Ona Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Osman (r. Anhüm) gibi Sahabeler büyük yardımda bulundular.

Suyûtî ve diğer eski kaynakların naklettiğine göre Kur’ân-ı Kerim şu malzemeler üzerinde yazılıydı: Bez, varak, kağıt, hurma dalı, yufka taş, deri, kürek kemiği, kaburga kemiği, ağaç kabuğu.




Kur’an’da ayetlerin sıralandırılması neye göre yapıldı? Örneğin, neden birinci ayet birinci sayfada değil?

Kur’ân ayetlerinin sıralanması tevkıfîdir. Yani, yukarıda da geçtiği gibi, Peygamber Efendimiz tarafından yerleri belirtilmiştir. Bu ise, iniş sırasına göre bir tertip değil. Yeryüzündeki bitki ve çiçekler nasıl ki iç içe bir ahenk arz ederler, Kur’ân ayetleri de öyle bir ahenge sahiptir. İrşat ve ünsiyet gibi birçok hikmet açısından bu tarz, Kur’ân’ın harikasıdır.




Kur’ân’ın harekelendirilmesi nasıl yapıldı?

Kur’ân’ın ilk nüshaları harekesizdir. Arap olmayanlar Kur’ân’ı yanlış okudukları için, onlara kolaylık olsun diye Emevîler döneminde Haccac zamanında harekelendirilmiştir.






Kur’ân’ın çoğaltılma işlemi nasıl oldu?

Hz. Osman (r.a.) döneminde 12 kişilik bir heyet tarafından çoğaltıldı. Sonra çoğaltılan nüshalar Kûfe, Şam, Basra, Mekke, Yemen ve Bahreyn’e gönderildi. Bir nüsha da Medine’de kaldı ve bu nüshaya “İmam” denildi.

Çoğaltılma sebebi ise şöyle rivayet ediliyor: Ermeniye ve Azerbaycan fetihlerinde Iraklılarla Şamlılar arasında kıraat ihtilâfı çıktı. Iraklılar İbn Mes’ud’dan, Şamlılar ise Übey ibn Kâab’dan öğrendikleri üzere okuyorlardı. Her biri kendi kıraatlerinin daha sahih olduğunu iddia ettiler: Huzeyfe bin el-Yeman, Halife Hz. Osman’a (r.a.) gelerek dedi ki: “Yahudi ve Hıristiyanlar gibi ihtilâfa düşmeden önce bu ümmete yetiş.” Çünkü ihtilâf sadece mücahitler arasında değil, hocalar da talebelerine farklı farklı öğretiyordu. İhtilâf sadece bazı lâfızlardaydı, ama önemliydi. Hz. Osman da Kureyş ve Ensardan 12 kişilik bir dil uzmanı toplayarak Mushafı çoğalttı. İhtilâfa düştüklerinde ise, Kur’ân’ın asıl lehçesi olan Kureyş lehçesi esas alındı.



Kur’an, Yahudi, Hıristiyan ve müşriklerin yaşadığı bir toplumda iniyor ve o zamanda yepyeni Kur’ânî bir toplum teşekkül ediyordu. “Çağdaş insana Kur’ân’ı tebliğ etme üslûbu” hakkında bundan ne gibi dersler çıkarılabilir?


Kur’ân’ın bir çok ayetinde “Ey Ehl-i Kitap…” der. Yahudi ve Hıristiyanlara hitap eder. Bu hitapların çoğunda ilmî ve amelî meseleler konu edinilir. Bunlar bu çağda bizim rehberimiz olmalı. Gerek üslûp, gerekse muhteva bakımından o ayetlerden istifade etmemiz ve onları dikkatli okumamız lâzım. Peygamber Efendimiz nasıl uygulamış, sahabeler nasıl tatbik etmiş, bilmemiz gerekir. Üstad Bediüzzaman bu hitabı “Ey ehl-i mekteb…” tarzında tefsir eder. Yani bugünkü ilim dünyasını da kapladığını belirtir

Hiç yorum yok: